DÜSÜNCELERIMI EN GÜZEL KALEMIM ANLATIR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DÜSÜNCELERIMI EN GÜZEL KALEMIM ANLATIR

SIIRLI DAKIKALARDA BULUSMAK DILEGIYLE
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SORU CEVAPLAR....1...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
KIRGIN~~MELEK
prenses
prenses
KIRGIN~~MELEK


Kadın
Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 49
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 23/02/09

SORU CEVAPLAR....1... Empty
MesajKonu: SORU CEVAPLAR....1...   SORU CEVAPLAR....1... Icon_minitimePerş. Şub. 26, 2009 9:27 am

1- Küllî ve Cüz'î irade ne demektir, açıklar mısınız?
İrade: istemek, dilemek, seçmek, iki veya daha çok alternatiflerden birine karar vermek demektir.
Allahu Teala'nın "irade" sıfatı vardır. Allahu Teala'nın iradesi demek, Allah'ın, mümkinattan her birini, sonsuz hallerden ve vakitlerden birine tayin ve tahsis buyurması demektir.
Burada geçen "mümkinat"tan maksat, olmasını veya olmamasını, varlığını veya yokluğunu aklın caiz gördüğü şeylerdir. İşte bu şeylerin varlığına veya yokluğuna, olmasına veya olmamasına karar vermek Allahu Teala'nın iradesini ilgilendiren bir husustur; buna karar vermek Allah'ın işidir. Bu kararın kaynağı da Allah'ın "irade" sıfatıdır. Bu iradeye "irade-i ilahiyye=ilahî irade" denir.
Bir de Allah'ın kullarına verdiği bir "irade" vardır ki, kul, kendisini ilgilendiren, kendi yaptığı işlerde bu iradesini kullanarak karar verir. İşte irade-i külliyye ve irade-i cüz'iyye terimleri, kula ait olan bu irade ile ilgilidir. Şöyle ki:
Kulda bi'l-kuvve mevcut olan irade gücüne "küllî irade" denir. Bu irade kullanılmaya hazır olan, ancak henüz kullanılmayan "potansiyel irade" demektir. Bu durumdaki iradenin herhangi bir olaya yönelme, herhangi bir şeyin olmasına veya olmamasına karar verme gibi bir işlevi yoktur; yani bu irade, insanın fiilen kullanmadığı bir iradedir. Dolayısıyla insan, kullanmadığı böyle bir iradeden sorumlu da değildir.
Cüz'î irade ise, küllî iradenin, başka bir ifade ile irade gücünün kullanılmasıdır; yani herhangi bir şeyin yapılması veya yapılmaması şıklarından birinin tercihidir. İşte insanı sorumlu kılan, bu iradedir. Şayet insan küllî iradesini, cüz'î irade haline getirirse, yani, irade gücünü kullanarak herhangi bir şeye karar verirse ve verdiği bu kararın gereğini yaparsa, işte insan bu yaptığından dolayı sevap veya günah kazanır; yaptığı Allah'ın rızasına uygunsa mükafat görür; değilse ceza görür.
Bir de bu terimlere benzer "kudret-i külliyye" ve "kudret-i cüz'iyye" terimleri vardır ve bunlar da insandaki "kudret" sıfatıyla ilgilidir. Bunlardan "kudret-i külliyye" insandaki potansiyel kudret sıfatını, yani bu sıfatın herhangi bir olaya yönelmemiş, ortaya çıkmamış halini, kudret-i cüz'iyye de bu kudret sıfatının herhangi bir olayda kullanılma durumunu ifade eder.
2- Ecel nedir? Ömür kısalır ya da uzar mı?
Ecel, kelime olarak mutlak vakit, bir şeyin müddeti veya bir şeyin müddetinin sonu anlamındadır. Daha sonra bu kelime insan ömrünün sonu anlamında kullanılmış ve bu manada meşhur olmuştur. Ecel hayatın son bulması ve ölümün gerçekleştiği zamandır. Bu anlamı ile her canlı için tek bir ecel vardır. Bu ecel Allah'ın kaza ve takdiriyle olup, asla değişmez. Belirlenen ecel, vaktinden ne önce gelebilir ne de o vakitten sonraya kalabilir. Bu hususla ilgili Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır. "Her ümmetin takdir edilmiş bir eceli vardır.
Ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar, ne de ileri giderler." (Yunus suresi, ayet: 49)
Ehli Sünnetin görüşüne göre öldürülen kişi kendi eceliyle ölmüştür. Katilin öldürmesi ile o kişinin eceli değişmiş ve ömrü kısalmış olmaz. Ecel, hayatın tereddütsüz ve kesin olarak son bulduğu zamandır. Katilin mes'ul olması, Allah'ın kesin olarak yasakladığı cana kıyma yasağını işlemiş olmasındandır.
3- Son nefeste yapılan tevbe makbul müdür?
Bütün günahlardan tevbe etmek ve tevbeyi geciktirmemek gerekir. Fakat tevbe kapısı, can boğaza gelinceye kadar açıktır. Bu konuda Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Bir kul can çekişmeye başlamadıkça Allahu Teala onun tevbesini kabul eder" buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerif, ruhu boğazına gelmeden, can çekişmeye başlamadan kulun tevbesinin kabul olunacağını bildirmektedır, Aksi takdirde can boğaza gelip, hayattan ümit kesilip ahiret ahvalinin görülmeğe başlandığı zaman, yapılan tevbe ise geçerli değildir. Bu hususta Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Kötülükleri yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölünler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acıklı bir azap hazırladık." (Nisa, 18)
4- Tecdidi iman ve nikah ne zaman lazımdır?
Dinden olduğu kesinlikle bilinen şeylerden birini inkar veya dini hükümleri alaya almak; dine, imana sövmek... gibi küfrü gerektiren söz ve davranışlarda bulunmadıkça "tecdid-i iman ve tecdid-i nikah" gerekmez.
Bir Müslüman, Allah korusun, küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa, tevbe istiğfar ederek imanını ve evli ise nikahını yenilemesi gerekir.
5- Şefaat var mıdır? Nerede ve nasıl olacaktır?
Şefaat, suçlu veya yardıma muhtaç veya iyiliğe layık olanlar hakkında af, iyilik ve lutuf ricasında bulunmak demektir.
Ahirette şefaatın varlığı, ayet ve tevatüre varan sahih hadis-i şeriflerle sabittir. (El-Bakara, 123; Taha, 109; Sebe, 23; Gafir, 18; Muharnmed, 19; Müddessir, 48 ve daha bazı ayetler.)
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in kıyamet gününde, bütün mahşer halkının, mahşer yerinin şiddet ve dehşetinden kurtulması ve bir an evvel hesabın kolayca görülmesi için büyük ve umumî şefaatı vardır. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in bu büyük şefaatından başka, azabı haketmiş bazı mü'minlerin cehennemden kurtulması, bazı mü'minlerin hesaba çekilmeden cennete girmesi, cennete giren mü'minlerin derecelerinin yükseltilmesi gibi şefaatleri de olacaktır. Bu şefaatlardan en fazla istifade edeceklerin de kamil ve muhlis mü'minler olduğunda şüphe yoktur.
Mahşerden sonra da her peygambere Cenab-ı Hak tarafından kendi ümmeti hakkında şefaat izni verileceği gibi şehitlerin ve salih kişilerin de şefaat etmelerine izin verilecektir. Fiilen cehenneme girmiş günahkarların cehennemden çıkarılması için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in şefaatı olacağı gibi bazı ehl-i cennetin de şefaatleri olacaktır.
6- İslam'ın bazı şartlarını yerine getirmeyene kafir denir mi?
Ehl-i Sünnet inancına göre, amel imandan cüz değildir. Bu itibarla, dinden olduğu kesinlikle bilinen hükümlerin aslını inkar etmemek şartı ile, bir kimsenin dinî hükümlere riayet etmemesi, onu din sınırları dışına çıkarmasa da şüphesiz, dinin emir ve yasaklarına uymayan bu kişi günahkar olur. Günahı karşılığında tevbe etmez veya Allah Teala meccanen
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SORU CEVAPLAR....1...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SORU CEVAPLAR...3...
» SORU VE CEVAPLAR..4..
» SORU VE CEVAPLAR...5...
» SORU CEVAPLAR...2...
» Sigarayla ilgili bazı sorulara cevaplar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DÜSÜNCELERIMI EN GÜZEL KALEMIM ANLATIR :: DİNİ BÖLÜM :: SORU VE CEVAPLAR-
Buraya geçin: